TEKNİK ALTYAPININ OLUŞTURULMASI 2

6 Aralık 2017

Dünyadaki Üniversitelerin öğretim kalitesi ile yeni bazı istatistikler ortaya çıkmıştır (1). Bir çalışmada öğrenci-öğretim elemanı oranı esasında ilk 100 içinde yer alan üniversite veya enstitülerin sıraları verilmiştir.   Bu araştırmada belirtilen oransal büyüklük (öğretim elamanı başına düşen öğrenci sayısı); entegre eğitimin ve interaktif öğrenmenin değerlendirilmesindeki etkili bir parametre olarak sunulmaktadır.  Çalışma 2016 yılı verilerine göre yapılmış.  Bu araştırmaya göre ABD yükseköğretim kurumları önde geliyor ve bunları Japon üniversite veya enstitüleri takip ediyor. 

 

Araştırmada konuyla ilgili bir harita oluşturulmuş.  Bu haritada ilk 100 içinde ABD’den 38, Japonya’dan 21, Rusya’dan 9, Fransa’dan 6 ve Çin’den 3 üniversite veya enstitü var.  Bölgemizde ise Mısır’dan 1, Lübnan’dan 1 ve Suudi Arabistan’dan 2 üniversite listede bulunmaktadır.  Ülkemizde ise hiçbir Üniversite bu listede yer almıyor.

 

Bu araştırmaya göre ABD’de 15 000 öğrencisi olan Johns Hopkins Üniversitesi’nin 3.5 öğrenci/öğretim elemanı ile 11. sırada ve Dünya’nın en iyi iki butik üniversitelerinden biri olarak değerlendirilen Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nün 7 öğrenci-öğretim elemanı oranı ile 50.sırada yer aldığı belirtiliyor ve Birleşik Krallık (İngiltere’den) hiçbir Üniversite’nin listede yer alamadığının altı çiziliyor.

 

Ülkemize dönelim.  Bu sıralamada yeri olan ve kuruluş yapısı ülkemizdeki üniversite sistemine benzeyen seçilmiş bazı Üniversitelerdeki öğrenci-öğretim elemanı oranlarına bakıyoruz. 26 583 öğrenciye sahip İsviçre’deki Zürih Üniversitesi, 27 233 öğrenciye sahip ABD’deki Kaliforniya Üniversitesi, 27 545 öğrenciye sahip Danimarka’daki Kopenhag Üniversitesi, 27 862 öğrenciye sahip Fransa’daki Pierre-Marie Curie Üniversitesi ve 62 716 öğrenciye sahip Bangladeş’teki Dakka Üniversitesi listede yer buluyor. 

 

Bizim ülkemizden bir üniversite yok.  Halbuki sonradan “Yüksek Teknoloji Enstitüsü” olarak kurulan iki ayrı kurumumuzun ve bazı Teknik Üniversitelerimizin bu liste içinde yer alması gerekirdi. 2012 yılı verilerine göre bu oransal büyülük bu iki enstitümüz için 5.5 civarında idi. Halbuki 2016 yılı verilerine göre ilgili oran ortalama olarak iki kat artışla 10,0 değerine yaklaşmıştır. İlgili oransal büyüklük, ODTÜ için 14.33, İTÜ için 17.54 ve Ankara Üniversitesi için 16.90 değerine ulaşmıştır. Üzüntü ile belirtilmelidir ki; bu dönemde ülkedeki yükseköğretim sistemi hizmet üreten sıradan bir kamu kuruluşu gibi yönetilmiş ve yapılan uygulamalar, öğretim kalitesi dikkate alınmadan yapılmış ve öğretim yapısının geliştirilmesi ile ilgili hiçbir çalışma gerçekleşmemiştir.

 

Burada temel mesele, öğrenci artış hızından daha yüksek bir oranda öğretim üyesi yetiştirilememesidir.  Son yıllarda yükseköğretim sistemine yılda ortalama 3500 öğretim üyesi katılmaktadır. Bu sayının  % 50 oranında artırılmasıyla ilgili problemin beş yıllık bir süre sonunda hafifletilebileceği düşünülebilir.  Ancak FETÖ darbe girişiminden sonra ortaya çıkan ihraçlar nedeniyle konu daha da karmaşıklaşmıştır.  Önümüzdeki beş yıl içinde yükseköğretim sistemimizin normalleşebilmesi için sisteme her yıl 5000 öğretim üyesinin dahil edilmesi gerekmektedir.

 

Aslında ülke Yükseköğretim Sisteminin öğretim üyesi ihtiyacı, esas itibari ile Öğretim Üyesi Yetiştirme (ÖYP) Programından sağlanmaktadır. Bugün farklı amaçla kullanılabilir hale gelen bu program ile öğretim üyesi profili düşürülmüş ve Üniversite ortamı için gerekli entelektüel kültür ikliminin olmadığı ortamda öğretim üyesi yetiştirilmiştir.   Bu konuda nicelikle birlikte nitelik sorunu da görülmektedir.

 

Bu amaçla ülkemiz üniversite ve enstitülerin lisansüstü kotaları artırılmalı ve gerekirse bu üniversitelerin lisans kontenjanları kaldırılmalı veya en düşük seviyeye çekilmelidir. İlgili üniversitelerin bu alanda kapasitelerinin artırılması için merkezi yönetim bütçesinden mal ve hizmet alımlarıyla ilgili özel ödenek getirilebilir ve yeni yatırımlar için sermaye giderleri kalemine de ek ödenek konulabilir.

 

Sınırlı oranda lisans öğretiminin yapılabileceği veya bütünüyle lisansüstü öğretim için hizmet verecek bu kurumlardan Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi,  Hacettepe Üniversitesi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (Gebze Teknik Üniversitesi adını almıştır) ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü gibi yükseköğretim kurumlarının, bütünüyle lisansüstü öğretimin yapılabilmesi için fiziki altyapıları oldukça uygundur. Bu üniversitelere teknik birikimi yüksek Ankara Üniversitesi, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi eklenebilir.   Gazi, Marmara ve Mimar Sinan Üniversitelerinde öğretim yapılarındaki küçük değişikliklerle bu alanda hizmet vermesi sağlanabilir. 

 

Yükseköğretim sistemimizde mevcut sistem içinde kurullar oluşturarak çözüm aramak çok iyimserlik olur.  Konunun çözümü için yeniden yapılanma esasında bazı radikal tedbirlerin alınması gereklidir.  Burada söylediklerimiz hiçbir kimseyi üzmek için değil, aksine rasyonel çözüm yollarını aramak amaçlıdır.  Burada değinilen tüm hususlar, teknik altyapının oluşturulması ile ilgilidir. Konuyla ilgili yasal altyapı ile ilgili değerlendirmelerimi daha sonra yapacağım.

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam.

 

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım