YASAL ALTYAPI NASIL OLMALI ?

30 Ocak 2018

Ülkemizdeki yükseköğretim sisteminin sahip olduğu mevcut problemlerin sayısal tanımlamalarla ortaya konulması, özellikle öğretim yapısının ve öğretim kalitesinin irdelenerek proje ve yayın verimlerinin artırılması konusunda yapılabileceklerin sorgulanması amacıyla çalışmalar yapılmıştır.  Bu çalışmalar kapsamında, yükseköğretim sisteminin problemlerinden arınması veya bu problemlerin en aza indirilmesi ve yeniden yapılanması doğrultusunda dikkate alınabilecek tedbirler değerlendirilmiştir.  Bu amaçla normal şartlarda kısa, orta ve uzun vadede yapılabilecek işlemler mevcuttur. Ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra oluşan şartlar çerçevesinde ülkemizdeki yükseköğretim sistemi için yeniden yapılanma öncelik arz etmektedir. 

 

Yeni Türkiye’de en önemli değişim ve dönüşüm, yükseköğretim sisteminde olmalıdır.  Bunun için öncelik, bu sisteminin yönetimini sağlayan YÖK’ün kaldırılması değil dönüştürülmesidir. Bu amaçla yapılması gereken en önemli çalışmanın kurumun yasal alt yapısının oluşturulmasıdır. Bir başka deyişle Ülkemizdeki yükseköğretim sistemi, yeni bir yasal altyapıya sahip olmalıdır. 

 

Bugün ülkemizdeki yükseköğretim kurumları, 1981 yılında yürürlüğe giren ve 2547 sayılı “Yükseköğretim Kurulu Kanunu” ile yönetilmektedir.  Bu kanunun günümüze kadar çok sayıda değişikliğe uğramış olup ilk şekli bugünkü durumundan çok daha makul ve rasyoneldir. Karşılaşılan problemleri çözmek amacıyla yapılan bu değişiklerin yeni problemler yaratacağı gözardı edilerek defalarca değişiklik yapılmış ve kanun uygulanamaz hale gelmiştir.  Bu kanun; esas itibariyle Kuzey Amerika yükseköğretim modelinde olduğu gibi ülke genelinde yükseköğretim sistemini esnek bir şekilde idare etme esası üzerine kaleme alınmıştır.   Ancak sonradan yapılan müdahaleler, YÖK’ü daha merkezi bir anlayışla Üniversiteler üzerinde bir “merkezi kurum” şekline dönüştürmüştür.  Bu merkezi yapının yarattığı ağır işleyiş tarzı; sonuca etki etmeyen ve rektörlerin bir nevi kendi kurumlarında krallık ilan etmelerine vesile olmuştur. 

 

Kanunun ismi, Yükseköğretim Kurulu’dur.  Ancak başlangıçta belli dönemlerde toplanarak üniversiteleri esnek bir yapı ile kontrol etme ve yönlendirme esasında oluşturulan bu kurul, sonradan üniversitelerin her işine müdahale eden, ancak öğretim kalitesi, öğretim yapısı, bilimsel çalışma ve AR-GE faaliyetleri üzerine etkili bir karar alamayan ve yasal alt yapısı olmayan âtıl bir “kurum” şekline dönüşmüştür.  Bu nedenle 2547 sayılı kanun; üniversiteleri idari olarak daha serbest hale getirecek ve kendi kendilerini yönetebilecek, üniversitelerin Merkezi Yönetim Bütçesinden alacak payları performans esasında belirleyebilecek, bilimsel faaliyetleri artıracak, öğretim kalitesini gelişmiş ülkelerdeki seviye ulaştırmayı hedefleyecek şekilde değiştirilmelidir.

 

Daha açık ifade etmek gerekirse, yeni kanunda kurul değil Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu ve Rekabet Kurumu gibi bir “Yükseköğretim Kurumu” oluşturulmalıdır.  Bu Kurum, uyulması gereken temel esasları belirleyerek Üniversitelerin yönetimini üniversitelerin kendilerine bırakmalı ve sahip olacağı yeni kurullarla ülke yükseköğretim sisteminin stratejik hedeflerini belirlemeli, her alanda üretimi teşvik eden yaptırımları hayata geçirmeli ve üniversitelerinin performansını değerlendirmelidir.

 

Bu kurum içinde farklı kurullar oluşturulabilir.  Bu kurular; (1) İleri Öğretim Kurulu, (2) Üniversite Öğretim Kurulu, (3) Performans Değerlendirme ve Akreditasyon Kurulu, (4) Denetleme Kurulu ve (5) Üniversite Temsilcileri Kurulu.  İleri Öğretim Kurulu, diğer yazılarımızda anlatılan Mesleki Teknik Eğitimin yönetimi ile ilgili olmalıdır. Performans Değerlendirme ve Akreditasyon Kurulu’nun, aykırı bir anlayışla kurum üzerinde öğretim kalitesi ve bilimsel verimi denetleyen bir yapıda olmasına özen gösterilmelidir. Konuyla ilgili detaylı değerlendirme, tarafımdan hazırlanan bir kitapta yapılmaktadır (1).

 

Yeni kurulacak kurum, yukarıda belirtilen kurullarda oluşacak görüşlere bağlı olarak ülke yükseköğretim sistemine yön verecektir. Kurum bünyesinde kurumsal yapıyı oluşturulacak bağlı birimler ile Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) bulunmalıdır.  TÜBİTAK, farklı bir anlayışla yeniden örgütlenerek yeni kurum içinde yer almalıdır.

 

Yukarıda ana başlıklarıyla sunulan her değişiklik önerisinin, ayrı bir değerlendirme raporu ve uygulamaya elverişli bir yönetmeliği olması gerektiği önemle belirtilmelidir. Ülkemiz yükseköğretim sistemi öğretim alanı sınırlarının belirlenmesi ve yeniden yapılanma esaslarının oluşturulması; birkaç kişinin düşüncesi ile şekillenmemeli, geniş katılımlı bir platformda tartışılarak ortak akıl ile üretilmelidir. Klasik bürokratik sorgu yöntemiyle yeni bir kanun hazırlığı, sorunu daha da ağırlaştırır. Tüm gayretimiz, ülkemiz yükseköğretim sistemimizde yaşadığımız sorunların gelişmiş batılı ülkelerde olduğu gibi toplum menfaati doğrultusunda çözülmesidir. Bu hedef, en samimi düşüncemizdir.

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam.

 

  • Hasan Tosun, 2016, “15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi Sonrasında Yükseköğretim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması”.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım