ARAŞTIRMA KÜLTÜRÜNÜN GELİŞTİRİLMESİ

28 Şubat 2018

Ülkemizde maalesef araştırma kültürümüzde sıkıntılarımız vardır: Gerek kurumsal gerekse bireysel anlamda ortak çalışma yapmakta zorlanıyoruz.   Kurumlarımızın yürüttüğü projelerde işbirliği ortamını sağlayamıyoruz.  Bunlar, esas itibariyle insanımızın yetişme tarzından ve kurumsal işleyişlerdeki boşluklardan kaynaklanıyor.  Yaşadığım bir örnekten yola çıkarak bu eksikliği vurgulamaya çalışacağım.

 

Ben, üniversiteye sonradan katıldım.  Kurum-üniversite ilişkinin proje bazında olmasına inanan bir gelenek içinde büyüdüm.  Bunların ABD, Kanada, Norveç gibi gelişmiş bazı ülkelerdeki uygulamaları bizzat yaşadım.  Çalıştığım bölümde doktorasını yeni bitirmiş bir akademisyenin kendi alanında veri bulmakta zorlandığını gördüm.  Kendisine ilgili kurumla görüşüp görüşmediğini sordum.  Kendisi görüştüğünü ancak kurum yetkilisinin veri temininde güçlük çıkardığı söyledi. Kendisine, eğer kabul ederse,  yardım edebileceğini söyledim.  Özetle, verileri temin ettik. Ancak bu ilişkiler esnasında kurum yetkilisinin söylediği cümleyi hiç unutmuyorum.  O, biraz kaba bir ifade ile işlenmiş ve değerlendirilmiş verilerin kendilerine dönmediğinden yakınıyordu. Aradan birkaç sene geçti. Değerlendirmeler yapıldı. Güzel sonuçlar çıktı, yayınlar yapıldı. Memnun olduk.  Sonradan genç araştırmacı arkadaşımın tüm sonuçları, akademik ilerleme için kullanacağı düşüncesi ile kurum ile paylaşmamak niyetinde olduğuna şahit oldum. Sistem, bencil akademik insan profili yaratıyor.

 

Bu tür problemlerin aşılması lazım. Burada her iki tarafı da ortak çalışmaya itecek motivasyon eksikliği bulunmaktadır. Bilimsel performansının artırılması ve yapılan çalışmaların çok daha faydalı hale dönüştürülebilmesi için, üniversiteler ülkedeki yatırımcı kamu kurumları ve büyük özel sektör kuruluşları ile ortak proje yapmaya teşvik edilmelidir.  Burada ortak proje yapma zorluğu kadar, proje sonuçlarının paylaşılması hususunda da problemler yaşanmaktadır.  Ortak yapılan projelerde öğretim elemanı, sonuçların kendi akademik ilerlemesi için gerekli yayın şeklinde sunulmasını tercih ederek verilerin paylaşılmasında çekimser davranmaktadır.

 

Kurum veya kuruluşlar ise sonuçlarının kendisine ulaşmadığı veya fayda sağlamadığı gerekçesi ile yeni işbirliklerine açık durmamaktadır.  Oysaki akademik yükseliş için akredite ulusal projede yer almış olma, bu projeden ortak yayın yapma ve kurum tarafından da yatırım bütçelerinin veya cirolarının belli bir oranında (örneğin % 0.5 veya %1 gibi) Ar-Ge kapsamında üniversite ile ortak proje yapma ve yapılmaması halinde Sayıştay sorgusu açılması zorunluluğu getirilse, ortak işbirliği anlayışı hayata geçirilmiş olacaktır.  Ortak çalışma kültürünün kazanılması halinde, üniversitelerimizin yayın verimi artacak, fikri mülkiyet alanında ciddi gelişmeler olacak ve sonuçların ülke ihtiyacı için kullanımında büyük fayda sağlanacaktır.  Ancak bu kapsamda dikkate alınacak projelerin yeterliliği konusunda, YÖK bünyesinde, sonradan detayı tartışılacağı gibi Yükseköğretim Akreditasyon Kurulu gibi yeni bir yapının oluşturulması gereklidir.

 

Önemle belirtilmelidir ki; bu kapsamda yapılacak çalışmalar, kısa ve uzun vadede yapılması öngörülen çalışmalara alternatif değildir, aksine bütünün bir parçasıdır.  

 

Ülkemizde bilimi ve bilimsel çalışmaları, yaklaşık 40 yıldır farklı şekilde destekleyen kurum ve kuruluşlar vardır. Bu yöntemle nereye varıldığının objektif olarak değerlendirilmesi de bir başka önemli konudur. Bu çerçevede yapılan desteklerle ülkemizin değişik köşelerinde oluşturulan araştırma merkezleri, teknokentler ve laboratuvarlar vardır.  Bunlar ne kadar efektif çalışmaktadır. Çoğu yerde laboratuvarlar, araştırma merkezleri paylaşılamamaktadır. Sözümü, yurtdışına doktora yapmış ve halen doktora sonrası araştırma için Amerika’nın Harvard üniversitesinde giden bir genç arkadaşımın e-posta ile gönderdiği mesajdan bir bölümle bitirmek istiyorum. “Hocam, şuanda saat gece 12.00.  Araştırma laboratuvarında 18 kişiyiz.  Burada laboratuvar 24 saat açık. Arı gibi çalışıyoruz.  Her yıl bu laboratuvardan en saygın dergilerde yayınlanan 70’in üzerinde yayın çıkıyor. Herkes burada çalışmaktan ve bulunmaktan memnun…”. 

 

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bunlar mevcut sistem içinde yapılamıyor. Yükseköğretimimizi yeniden yapılandırmamız lazım.  Araştırma kültürümüzü geliştirmemiz lazım. Üretken olmaya prim vermemiz lazım.

 

Bütün gayretimiz samimiyetle bu ortamları sağlamak.  Aksi halde Ülker grubunun ABD’deki bir önemli üniversitede 130 milyon dolar destekle laboratuvar kurulması projesine hak verir hale geleceğiz.  

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım