YARDIMCI DOÇENTLE İLGİLİ NE OLDU?

1 Mayıs 2018

Geçen hafta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan 7100 Sayılı Kanun ile bazı kanun ve Kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapıldı.  Bu kanun ile "yardımcı doçentlik" kadrosu yerine "doktor öğretim üyesi" kadrosu ihdas edildi. Buna göre öğretim üyeleri profesör, doçent ve doktor öğretim üyesinden oluşacak.  Ayrıca Kanunla Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) bünyesinde Yönetim Kurulu oluşturuldu. Bu düzenlemeye göre Yönetim Kurulu; ÜAK Başkanı ile fen ve mühendislik, sağlık ve sosyal bilimler alanlarından üçer ve güzel sanatlar alanından bir olmak üzere 11 üyeden oluşturuluyor. İlgili kanunla Doçentlik müracaat şartları, değerlendirme şekli ve atama usulleri ile temel bazı değişiklik yapıldı.

 

Yükseköğretim Kanuna göre, yardımcı doçent; doktora çalışmalarını başarı ile tamamlamış, tıpta, diş hekimliğinde, eczacılıkta ve veteriner hekimlikte uzmanlık unvanı veya Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) tespit edilen belli sanat dallarının birinde yeterlilik kazanmış kişi olarak tanımlanıyordu.  Yükseköğretim kurumlarında açık bulunan yardımcı doçent kadrolarına rektörlükçe ilana çıkılıyor ve atama; dekanlık veya müdür tarafından gerçekleştirilecek bazı işlemler dizisinden sonra, rektör tarafından her seferinde ikişer veya üçer yıllık süreler için en çok 12 yıla kadar yapılabiliyordu. Yeni kanunda atama süresi ile ilgili bir üst sınır getirildi (4 yıl) ve görev süresi sona erenlerin yeniden atanabileceği ifade edilmektedir. Özetle, isim değişikliği dışında pek büyük bir değişik olmadı.  Artık bundan sonra “yardımcı doçent” yerine “doktor öğretim üyesi” unvanı kullanılacak.

 

Doçentlik başvuruları ve atama usulleri ile köklü değişiklik yapıldı.  Yabancı dil alt sınırı 55’e düşürüldü ve sözlü sınav kaldırıldı.   Bu sınavlar, ÜAK tarafından belirlenen takvime göre yılda iki kez yapılacak. ÜAK tarafından yeterli yayın ve çalışmaya sahip olduğuna karar verilen adaya doçentlik unvanı verilecek.   Ancak yükseköğretim kurumları doçent kadrosuna atama için objektif ve denetlenebilir nitelikte ek koşullar da belirleyebilecek. Bu ek koşullar arasında sözlü sınavın yer alması halinde sınav, ÜAK tarafından oluşturulacak jürilerce yapılacak.

 

Doktor öğretim üyesi kavramı, 2547 sayılı kanun öncesinde kullanılıyordu. Bu kavram, doçentlik tanımıyla birlikte yüksek öğretim sistemimize Dârü’l-Fünûn’dan kalan değerlerden biridir.  Bu kavramlar ve tanımlamalar, 1945 yılı öncesi Alman Üniversite sisteminin temel esaslarını oluşturmaktadır. Bugün o sistemde olan kürsü sistemi (norm kadro), bizim sistemimizde mevcut değildir.

 

“Yardımcı doçentlik kalksın mı?” başlıklı daha önceki bir yazımızda belirtmiştik (1) ve demiştik ki “Gelişmiş dünyadaki ülkelerin yükseköğretim sisteminde iki temel kavram önem arz etmektedir. Bunlardan birincisi “bölüm” ve ikincisi ise ”profesör”dür.  Üniversitedeki öğretim aktivitesi ve bilimsel çalışma, bölüm başkanlığı örgütlenmesi esasında yürütülür ve bu faaliyetler de, esas itibariyle “öğretmek ve meslek edinmek” anlamında kullanılan ve “profess” kelimesinden gelen “profesör” üzerinden gerçekleştirilir.  Kuzey Amerika’da profesör, genel manada doktorasını tamamlanmış akademik dünyada çalışan kişi için kullanılmaktadır.  Özetle bölüm ile bilim ve uzmanlık alanları şekillendirilir ve farklı statüde tanımlanan profesörler ile de öğretim alanları yönetilir.   Bu ülkelerde akademik kariyer tanımları da, asistan profesör (assistant professor), ön-profesör (associate professor) ve tam profesör (full professor) olmak üzere “profesör” odaklı olarak yapılır.”  

 

Yükseköğretim sistemimizde akademik unvanlarla ilgili değişiklik bu istikamette olmalıydı. Sistemde yer alan ara kademeler, temel unsurun birer parçası şeklinde tanımlanmalıydı. Bu değişiklik yeni bir ruh ve anlayışla öğretim elemanında bir motivasyon sağlayacaktı.

 

Doçentliğe gelince. Yabancı dil sınavında alt sınırın düşürülmesi ve sözlü sınavın kaldırılması sistemde bir rahatlama yaratabilir.  Müracaat için gereken asgari yeterlilik şartlarının çok daha dikkatli tanımlanması gerekebilir.  Bilim dallarına göre farklılık arz etmesi muhtemel olsa da adayların, mutlaka kamu veya özel sektör ortaklığında yapılmış bir ulusal akredite projede çalışmış ve projeden yayın/yayınlar çıkartılmış olması şartı getirilmeliydi.  Bu durumu daha önceki bir yazımızda detaylı olarak ifade etmiştik (2). Ayrıca yükseköğretim kurumlarının doçent kadrosuna atama için getireceği ek koşullar biri olan sözlü sınavın, ÜAK tarafından yapılacak olmasına rağmen, formalite bir sınav haline dönüşmesinden korkarım.

 

Bir topluluk üzerinde tasarruf geliştirirken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, uygulanmanın adaletli yapılmasıdır.  Mazlumun ve mağdurun hakkı korunurken, geçmişte yapılan adaletsiz uygulamaların da üzerine gidilmelidir.  Geçmişte doçentlik dil sınavında bazı kişiler mağdur edilmiş,  bazıları da değişik şekilde bu sınavdan başarılı kılınmıştır.  Bu kişiler, Üniversitelerinde biliniyor. Bu yöndeki bilgiler hiç şüphesiz Üniversite yönetimlerine de ulaşmaktadır. Kamunun bir vicdanı vardır. Bu zedelenirse; huzurunuz olmaz, insani değerlerinizden şüphe etmeye başlarsınız ve verimli üretemezsiniz.  Rektörler, bu konuda inisiyatif almalıdır.

 

Yeni değişikliklerin; ülkemiz, yükseköğretim sistemimiz ve kurumlarımız ile tüm öğretim elemanları için faydalı olmasını temenni ediyorum.

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam.

 

(1) www.univeristem.web.tr/.....

(2) www.univeristem.web.tr/......

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım