ESKİŞEHİR TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

25 Mayıs 2018

Eskişehir, 18 Mayıs 2018 tarih ve 30425 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan 7141 sayılı Kanunla yeni bir üniversiteye sahip oldu. Üniversite’nin adı “Eskişehir Teknik Üniversitesi” oldu ve ağırlıklı olarak Anadolu Üniversitesinin İki eylül kampüsünda yer alan birimlerden oluşturuldu. Ayrıca Kütahya caddesinde yer alan Porsuk Meslek Yüksek Okulu da bu Üniversite içine dahil edildi. Eskişehir bu doğumu üçüncü kez yaşadı.  Daha önce 1973 yılında Anadolu Üniversitesi ve 1993 yılında Osmangazi Üniversitesi kurulmuştu. Böylece Eskişehir üç devlet üniversitesine sahip oldu. Hayırlı olsun.

 

Eskişehir’de üçüncü devlet üniversitesinin kurulması uzun bir hikâye.  Bundan aşağı yukarı altı ya da yedi yıl önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan seçim meydanında söz vermişti.  Yeni üniversitelerin kurulması ile ilgili kanun uzun bir suskunluk döneminden sonra geçen yıl komisyona geldi. Sonra bir önceki Milli Eğitim Bakanı bu teklifi geri çekti.  Yakın bir zamanda da yeni bir teklif hazırlandı.  Önce komisyondan sonra da genel kuruldan geçerek sayın Cumhurbaşkanımızın onayı ile kanunlaştı. Eskişehir Teknik Üniversitesinin bu şekilde kurulmasının sonradan yapılan bir teklif ile bu kanun kapsamına alındığı belirtiliyor.

 

Daha önceden bir vekille konuşmuştum. O, bana yeni kurulacak üniversitenin, gerçekten yeni olacağını ve bir üniversitenin bölünmesi ile değil yeniden kurulacağını söylemişti.  Hatta bu üniversitenin kuruluşunda Japonlarla birlikte çalışılacağını ve “enstitü” şeklinde olacağını ifade etmişti.  Sevinmiş ve böyle bir kuruluşu dört gözle bekler olmuştuk.  Gelin görün ki; dağ fare doğurdu. Bölünerek ve eski alışkanlıklara sahip bir yönetim biçiminin devamı olarak bu üniversite doğdu.  Yakında genel sekreterlik, sekreter yardımcılıkları, daire başkanlıkları için farklı etkin merkezlerinden talepler gelecek, akademik kadrolar belli. Üniversiteyi, İstediğiniz gibi şekillendiremeyeceksiniz.  Fakülteler belli, bölümler ortada. Yeni bir misyon ortaya koyarak özgün tema veya temalarla ortaya çıkamayacaksınız. Belli bir zaman sonra hayallerinizden vazgeçerek durumu idare etmeye çalışır hale döneceksiniz.

 

Kimse “Eskişehir’de bu üniversitenin kuruluşuna karşı mısın?” diye sorgulamasın.  Asla, böyle bir anlayışım yok.  Eskişehir’e yakışır. Bu bilim, kültür ve gençlik şehrine dördüncü üniversite bile gerekebilir.  Yükseköğretimin ülkede belli merkezlerden yönetilmesine değil, yönlendirmesine inanan biri olarak, böyle bir düşünceye sahip olmakla nitelendirilmek beni üzer. Oysa yeni bir Üniversite olsaydı veya ilk düşünüldüğü gibi “enstitü” şeklinde kuruluşu gerçekleşmiş olsaydı, yeni bir anlayışla çok daha verimli, özgün bir yükseköğretim kurumuna sahip olabilirdik. Bu bölünme, aynı zamanda Anadolu Üniversitesini de zayıflattı.

 

Önce şu zayıflama konusuna girelim.  Bunun birkaç boyutu var: Öncelikle mezunlar açısından bir kayıp söz konusu.  Anadolu Üniversitesinin akademik başarıları ile tanınırlığı zedelenecek. Bu ayrılmadan, Anadolu Üniversitesi adıyla üniversiteye giren öğrencilerin kayıplar yaşaması mümkün.  En azından saygınlık kayıpları olacak.  Daha önemlisi, üniversite sıralama kurumlarının yaptığı değerlendirmeler var. Ülkemizdeki tek üniversite sıralama kurumu olan ODTÜ’deki URAP yakın zamanda 10 ayrı değerlendirme kurumunda yer alan üniversiteleri tanınırlıkları açısından sıraladı.  Bu sıralama kurumlarının değerlendirmesinde; yayınlar, atıflar, projeler, sosyal aktiviteler, sanal ortamda tanınırlık, girişimcilik ve yenilikçilik gibi alanında yapılan çalışmalar dikkate alınıyor ve dünya üniversiteleri sıralanıyor.  Anadolu Üniversitesi, bu değerlendirmede 5 uluslararası sıralama kurumunun listesinde 639 ile 1692 sıralar arasında yer alarak ülke genelinde 21’inci sırada yer aldı.  Bir defa bu bölünme, Anadolu Üniversitesinin uluslararası üniversite sıralama kurumlarının değerlendirmesindeki sırasını geriletecek. Yeni kurulan Üniversitemizde ise tanınırlık problem olacağı için bu listelerde uzun süre yer alamayacak.

 

Bir başka önemli noktada, Anadolu Üniversitesinin bundan sonra yalnızca sosyal bilimler üniversitesi olarak yer alacağı gerçeği.  Bunun yayın verimi ve üretilen projeler yönünden önemi var.  Sağlam verilerle ifade etmek istiyorum. Üniversitelerdeki öğretim elemanlarının bilimsel verimi; Fen Bilimleri Tarama Endeksi (SCI), Sosyal Bilimler Tarama Endeksi (SSCI) ve İnsani Bilimler Tarama Endeksi (AHCI) tarafından taranmış yayınlar ve atıflar ile değerlendirilmektedir.  TÜBİTAK ULAKBİM tarafından “Thomson Reuters- Web of Science Veri Tabanı” kullanılarak tüm doküman esasında toplanan verilere göre Anadolu Üniversitenin 2013 yılında 307 yayını SCI, 42 adedi SSCI ve yalnızca 4 yayını AHCI endeksi tarafından taranmıştır. Sonraki yıllarda da benzer dağılım görülmüştür.  Bu dönemde SCI tarafından taranan yayınların tamamına yakını yeni kurulun Eskişehir Teknik Üniversitesi içindeki birimlerde yer alan bilim insanları tarafından üretilmiştir.  Dolayısıyla bu üretim, önümüzdeki yıllarda Anadolu üniversitesi başlıklı olmayacağı için verim düşecek ve üniversitenin sırası çok aşağılara gerileyecektir. 

 

Yeni kurulan üniversitemizin tanınırlığı ile ilgili sorun olduğundan bu üretimin bu üniversite için yakın zamanda çok faydası olmayacaktır. Bu tür konulardaki uygulamaları; deneme yanılma yoluyla bularak değil, sahip olduğunuz prestiji sarsmayacak şekilde akılla ve sisteminin ruhuna sadık kalarak yapmalıyız.

 

Anadolu Üniversitesinin akredite ulusal projeleri (TUBİTAK ve SANTEZ gibi) ile fikri mülkiyet alanlarındaki çalışmaları, yeni üniversite içinde kalan birimlerdeki öğretim elemanları tarafından yapılmaktadır. Özetle üniversitelerdeki bölünmeler, maalesef bugüne kadar yaptıkları birikimleri silmekte ve öğretimi olumsuz yönde etkilemektedir. 

 

Özetle, bu bölünme ile birbirine benzeyen üç üniversitemiz oldu. Oysa yeni kurulan üniversite; yeni bir yerleşke (ki Muttalip yokuşunda ve Cumhuriyet köyü üzerinde ormanlaştırılmış 3000 dönüme yakın bir alan var) ile iş çevreleriyle ittifak halinde fahri bir mütevelli heyeti oluşturularak ve gelişmiş ülke bilim insanları ile ortak çalışarak, öğretim elemanlarına özendirici tekliflerde bulunarak ve gazetelere verilen ilanlar ile seçerek bir bilim üssü ve enstitü şeklinde olabilirdi.

 

Etkili sonuçlar, sıradan yöntemleri kullanarak elde edilemiyor.  Bu hedeflere, özgün programlarla, adanmış genç bilim insanları ve iyi sevk-idare ile ulaşılabiliyor. Bunun için tüm etmenlerin aynı anda sağlanması, meşakkatli ve uzun ince bir yolun kat edilmesi gerektiğini önemle belirtelim.  

 

Muhtemelen yakın zamanda YÖK’e yakın kadro içinden yeni bir yönetim oluşturulacaktır. Bu genç üniversitemizin yeni yönetimine en samimi duygularımla başarılar dilerim.

 

Seven, düşünen ve üreten bir insan için devam.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım