ÜNİVERSİTE BİR DEVLET KURUMU MU?

30 Temmuz 2020

Kavram kargaşası devam ediyor? Üniversite, bir devlet kurumu mu dur? Eğer böyle ise, Vakıf Üniversitelerini nereye koymak gerekir.  Acaba kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurum gibi görüp devlete ve vakıflara ait üniversiteleri bir çatı altında toplamak mümkün müdür? Kamu tüzel kişiliği, devlet tarafından oluşturulmuş resmi kurum olarak tanımlanmaktadır. Devlet tüzel kişiliği ise Yargıtay, Sayıştay, Danıştay gibi devlet kurumlarının kendisidir. Peki, Üniversiteler bu tüzel kişilik altında da değerlendirilebilir mi?

 

Evet, bu kavramlar karışık.  Devlet ve kamu kavramları çok karıştırılıyor.  Üniversitelerin nerede olduğu nasıl kategorize edildiği neden önemli? Çünkü Merkezi Yönetim altındaki bir kamu idaresi gibi değerlendirilirseniz, yerelde Tarım il Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü gibi devlet kurumlarından bir farkınız kalmaz.  Üniversite, hizmet üreten bir birim olmaktan ziyade esas itibariyle bölgesindeki aydınlanmanın merkezidir. Oysa yukarıda bahsi geçen kurumlar ise, bölgelerinde kendi alanlarında yalnızca hizmet üretmek üzere kurulmuşlardır.

 

Bu statünün iki yönden önemi var: (1) Yerelde insanlar üniversiteyi sıradan bir devlet kurumu gibi görüyor ve yerli yersiz her isteğinin üniversiteler tarafından da karşılanmasını talep ediyor. (2) Merkezi Yönetim bütçesinden karşılıklı görüşme suretiyle alınan bütçe, üniversitenin bilimsel performansını etkilemiyor.  Bir başka ifade ile bu bütçe tahsis sistemi bilimsel ve akademik çalışmalar için teşvik etmiyor ve rekabetçi bir ortam yaratmıyor.

 

Birinci madde üzerinde çok konuşmak istemiyorum.  Bu kötü yönetim modeli için önemli bir etmen.  Değişik yazılarımızda buna değiniyoruz.

 

İkinci madde ise, insana düzelme yönünde önemli bir mesafenin alınabileceği hissini veriyor. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanununda, üniversiteler merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri gibi görülmüş ve II nolu cetvel kapsamında diğer kamu idareleri ile birlikte değerlendirilmiştir.  Her yıl diğer kamu kurumlarıyla yapıldığı gibi pazarlık usulü ile bütçeler oluşturuluyor ve kurumsal performans, proje verimi, öğretim kalitesi gibi kavramlardan bağımsız üniversitelere tahsis yolu ile bütçe veriliyor.

 

Bu doğru değil. Merkezi Yönetim bütçesinde üniversiteler yeni bir statü ile tanımlanmalı ve YÖK kapsamındaki tüm kurum ve kuruluşların alacağı bütçe, belli bir yüzde ile Merkezi Yönetim bütçesine bağlanmalı ve bu alınan ödenek de üniversitelerin performansına göre dağıtılmalıdır.  Özetle merkezi bütçe ile ülke yükseköğretimine ayrılan pay, performans verileri ışığında üniversitelere aktarılmalıdır. Performansa göre yapılacak tahsis, toplam üniversite bütçesinin üçte biri seviyesinde olabilir.  Diğer üçte birlik bölüm proje esasında verilebilir.  Son parça ise üniversitelerin yerele katkısı esasında yerel yönetimler tarafından sağlanmalıdır.

 

TUBİTAK, diğer bazı kurumların da katkısıyla her yıl bir endeks (GYUE) yayınlıyor. Bu endeks verilerine göre, ilk 50 üniversite içinde ortalama 20 vakıf üniversitesi yer alıyor.  Yukarıda tanımlanan şekli ile üniversitelere bütçe tahsisleri yapılırken, vakıf üniversitelerini de dikkate almak gerekir. Belki yatırım bütçelerine, öğretim giderlerine ve araştırma yeteneklerine göre bir sınıflama yapılıp Merkezi Yönetim Bütçesinden bu üniversitelere de destek yapılabilir.

 

İster devlet, ister vakıf olsun tüm üniversiteler kamusal alanda hizmet veriyor. O zaman, işleri kolaylaştırmak amacıyla şöyle bir tanımlama yapmak daha uygun olmaz mı? (1) Kamu tüzel kişiliğine sahip devlet üniversitesi, (2) Kamu tüzel kişiliğine sahip vakıf üniversitesi. ABD’de ise bu tanımlama benzer şekilde yapılmıştır. Ancak orada, 2.maddeki “vakıf” yerine “özel”  kavramı kullanılmıştır. Oradaki destekler, performansa dayalı ve proje bazlı olduğu için devlet ve vakıf üniversiteleri arasında büyük farklar oluşmamaktadır. Bu sınıflamanın, vakıf üniversitelerini de dikkate alacak bütçeleme sistemi için bir kolaylık sağlayacağı kanaatini taşıyorum.

 

Yeri gelmişken ifade edelim:  Devlet üniversitesi dışında kalan yükseköğretim kurumlarına “vakıf” tanımlamasının yapılması, artık anlamlı olmaktan çıktı.

 

Bu tanımlama ve buna bağlı bütçe tahsisi sistemi; şüphesiz işleri daha kolaylaştıracak ve üniversiteleri belli bir bütçeden pay almak için yarışır hale getirecek ve vakıf üniversiteleri de sisteme dâhil ederek daha adil bir uygulamanın ortaya çıkmasına vesile olacaktır.

 

Bizim gibi ülkelerin en temel sorunu, kaynak optimizasyonundaki yanlış uygulamalardır.   Üniversiteleri daha verimli hale getirecek performans değerlendirmesi için diğer kurumların dışında farklı bir statü yaratılması ve bu statü esasında kurum verimliliğine bakılarak bütçe tahsisi yapılması daha uygun olur. Aksi halde atılı harekete geçirmek mümkün gözükmemektedir.  Ayrıca adil şartlarda yarışır konumda olmak hepimizi mutlu edecektir.

 

Üniversitelerin statüsünden başladık, bütçeleme ile bitirdik. Önce tanımlamaları doğru yaparsak sonradan yapacağımız hata oranı düşer. Bir de bütçe (özünde para) ile ilgili konuştuğumuzu düşünürseniz, işin sorumluğu daha da artmaktadır.

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım