NASIL BİR ÜNİVERSİTE?

30 Haziran 2017

Yükseköğretim; “ortaöğretimden sonra zorunlu olmayan ancak esasları belli olan öğrenmenin sağlandığı” bir alan olarak tanımlanır. Üniversite ise bilginin üretildiği, paylaşıldığı, eğitim ve öğretimin yapıldığı, araştırma çalışmalarının yürütüldüğü, değişik seviyelerde akademik derecelerin verilebildiği ve insanların meslek sahibi olmalarının sağlandığı Yükseköğretim sisteminin önemli bir kurumudur.

 

Orta Çağ üniversiteleri gerçeği göksel kutsiyet içinde aramayı benimsemişken, Humboldt üniversite modeli doğayı keşfetmeyi görev edinmiştir.   Ancak Kuzey Amerika, özellikle ABD üniversiteleri; Humboldt modeliyle birlikte özgün değerlerini koruyarak daha verimli ve etkin bir üniversite modeline ulaşmışlardır. Bu ülkelerde geniş kampüslü çok sayıda üniversite inşa edilerek, gerekli teknik ve sosyal alt yapı donanımı sağlanarak, güçlü bir toplum yetiştirme hedefinde önemli mesafe alınmıştır. Bu üniversitelerde o dönemde lisansüstü öğretime önem verilmiş, sanayi, tarım, sivil toplum ve kamu işbirliği önemle hayata geçirilerek toplum ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmiştir. ABD’de, üniversiteler için Humboldt modelinde benimsenen “özgürlük-yalnızlık” kavramı yerine “özgürlük-işbirliği” sloganı ön plana çıkartılmıştır.

 

Kuzey Amerika üniversite modeli, doğayı keşfetmekten ziyade “değer yaratma” ya yönelik bir anlayışla örgütlenmiştirBu üniversitelerde disiplinler arası yöntemlerle bilgi üretmek ve bilim insanından daha çok girişimci kimlikli insan yetiştirmek hedeflenmekte ve küresel bir anlayışla profesyonel bir idare tarzı benimsenmektedir.

 

Ülkemizde 2547 sayılı kanunla düzenlenen yükseköğretim sistemi, esas itibariyle Kuzey Amerika Yükseköğretim modeli ile benzerlik taşımaktadır.  Elbette bazı farklılıklar da mevcuttur. Özellikle ülkemizde yasal alt yapıda iyi niyetle yapılan düzenlemeler mevzuatı ağırlaştırmış ve işleyişle ilgili temel bazı engellerin oluşmasına neden olmuştur.  Son dönemde Kuzey Amerika üniversite sisteminde toplumsal faydadan çok bireysel fayda ön plana çıkmışken, ülkemizde ise hala toplumsal faydanın çok daha etkili olduğu durum söz konusudur.  Bunun, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ilgili olduğunu ifade edip ülkemiz için konjonktürel olarak önemli bir avantaj oluşturduğunu belirtmem gerekir.

 

Dünya üniversiteleri; her yıl bilimsel verim, proje üretimi, öğretim yapısı, öğretim kalitesi, sosyal iletişim ve öğrenci memnuniyeti gibi farklı alanlarda değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeleri yapan, profesyonel kuruluşlar mevcuttur. Bu değerlendirmelerde ülkemizden belli alanlarda birkaç üniversite yer alabilmektedir. Ülkemizdeki Üniversitelerimiz çoğu değerlendirme alanlarında istenilen yerlerde değildir.

 

Konuyla ilgili daha somut verilerle değerlendirme yapmak belki daha uygun olur.  Değerlendirme kuruluşu URAP (University Ranking by Academic Performance); 2016 yılı için dünya Üniversite sıralaması yapan 10 kurumun 5’inde yer alan 17 Üniversitemiz olduğunu ifade ederek bu Üniversitelerin dünya sıralamasındaki yerlerini vermiştir.  Bu değerlendirmeye göre ilk 250 içinde hiçbir Türk üniversitesi mevcut değildir. Genelde Üniversitelerimizin dünya sıralamasındaki yeri 500’den büyüktür.  Elbette tüm Üniversitelerimizden bu tabloda yer almalarını beklemek insafsızlık olur.  Ancak ülke olarak ilk 100 içinde en azından bir kaç Üniversitemizin yer almasını beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.  Bu durum, bugüne kadar yükseköğretim sistemimizin yönetiminde yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır.

 

 

Gerçeği doğanın yapısındaki keşiflerde aramak, bulduklarımızı dolaylı ya da doğrudan topluma aktarmak ve toplumların ihtiyaçlarına cevap verebilecek aydınlanma hizmetini yapmak, entelektüel çevrenin taşıması gereken çok önemli sorumluluklardan birkaçıdır. Gelişmiş ülkelerde bu sorumluluklar, üniversiteler tarafından yerine getirilmektedir.  Ülkemizde de Üniversitelerimiz bu sorumluluğu yüklenebilecekleri kanaatini taşıyorum. 

 

Kısa vadede sistemimizi iyileştirip Kuzey Amerika üniversitelerinin ulaştığı araştırmacı/yenilikçi ve teknoloji üreten üniversite yapısına ve uzun vadede de özgün yükseköğretim modelimize ulaşmalıyız.  Bunu yapabilmemiz için ülkemizdeki yükseköğretim sistemini yeniden yapılandırmamız gerekiyor.  Bu anlamda yapılacak değişim; hem fiziki yapıyı, hem öğretim alanını ve hem de yasal altyapıyı ihtiva etmelidir.  Önümüzdeki yazımızda ülkemizdeki yükseköğretiminin yeniden yapılanma modeline değineceğim.

 

Seven, düşünen ve üreten insan için devam…

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

Eskişehir Web Tasarım